16 Ocak 2014 Perşembe

       ilk cümlenin ne olacağını bilememek, yazdığınız tüm kelimeleri silip yeniden ve yeniden denemek, büyük harfle ya da üç nokta ile başlamak, 'bir şey söylemek istiyorum, benim için önemli, belki de sadece benim için önemli' diye en güzelini aramak, eğer ilk cümlem olursa yani 'güzel' olursa sonrasını da iyi ifade edebilirim diye düşünmek, ne önemi var canim bir başlayım elbet devam ederim demek.... 
Bunlar benim ilk anda ilk cümle için aklıma ilk gelenler (Meğer ne çok ilk varmış). Belki bazıları doğrudur, kim bilir ya da belki ilk cümle önemlidir ya da biz öyle olsun isteriz. Bundan birkaç ay evvel elimde bir kitap oturuyorum. Yanımdakilerden birisi kitaba bakmak istedi, ben de kitabı ona uzattım. İlk cümleye baktı ve 'acaba bu kitabın ikinci cildi ya da devamı mı, hiç ilk cümle gibi olmamış' dedi. O zaman hiç unutmadıgım, ki ben hiç hatırlayamam, ilk cümle geldi aklıma. 'Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum'. Okuyanlar ve müzeye gidenler bilir; Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi. Onca yıldır hala hatırımda, belki de bu ilk cümle meselesi önemlidir. Bu arada az önce bahsettiğim kitap, ikinci cilt falan değildi, yani o da bir ilk cümle. Belki de bu ilk cümle meselesi önemsiz bir şeydir.
Asıl yazmak istediğime henüz başlayamadığıma göre belki de bu ilk cümle meselesi sahiden önemlidir... 

2 Ocak 2014 Perşembe

Bunun yalnızca bir 'dışavurum' olması gerekiyor oysa!