26 Kasım 2011 Cumartesi

Bir şeyler anlatabilmeli artık...
Zaman zaman olur böyle, nedenini bilmediğim bir hüzün çöker üzerime. Hep gitmek isterim o vakit, bir türlü beceremem. Fasıl dinlerim uzun uzun. Enstrümanın dokunulan her teli biraz daha titretir içimi. Dibe vurdum sanırım, bir daha çıkamayasıya... Her daim akmayı bekleyen gözyaşlarım süzülür biraz, iç çekerim, geçer. Öyle derin bir yalnızlık sarar ki etrafımı, hareketsiz bırakır, bakamam, göremem. Sonra geçmeye başlar, yine nedensiz. Ben yeniden sormamayı öğrenirim, emsal aramam kendi kendime. Başladığı gibi biter çünkü, hayat gibi biraz, kendiliğinden. Geceleri artsada sabah gözlerimi yeniden açabilirsem eğer geçer belki derim, içimde ufacık bir umut parçası razı olurum geceye, belki de sırf gün ışığı için. Öyle net cümlelerim yoktur benim, hani öğretilir ya ilkokulda ‘ali ata bak’, ben beceremem o cümleleri kurmayı. Her anım muğlaktır benim, her sözüm, her yaptığım, çoğu zaman kendim bile çözemem kendimi, sonrasında da uğraşmam zaten, hep yeniden, her seferinde yeniden...
Onlarca cümle ekleyebilirim ama beceremem. Aynı mı söylerim, hep dönüp durur muyum yerimde, hep yeniden derken aslında hep aynı yerde. Bu kadar katıyken kendime, hayatıma, etrafıma nasıl bu kadar savunmasızım bilmem. Anlatamadıklarımdır anlattıklarım, böyle beceriksizce...

18 Kasım 2011 Cuma

"High modernity is characterised by widespread scepticism about providential reason, coupled with the recognition that science and technology are double-edged, creating new parameters of risk and danger as well as offering beneficent possibilities for humankind. Such scepticism is not confined to the writings and ponderings of philosophers and intellectuals: we have seen that awareness of the existential parameters of reflexivity becomes part of reflexivity itself on a very broad level. To live in the 'world' produced by high modernity has the feeling of riding a juggernaut."
                                                                                                  Modernity and Self-Identity/ss.27-28

16 Kasım 2011 Çarşamba

Çoklukta Birlik
Bir mabettir tabiat, sütunları canlı;
Anlaşılmaz sözler duyulur zaman zaman
Sembol ormanları içinden geçer insan
Tanıdık bakışlar süzer gibidir sizi
Bir derin, bir karanlık birlik içinde,
Aydınlık kadar sonsuz, gece kadar geniş
Uzaktan söyleşen uzun yankılar gibi
Renkler, sesler, kokular karışır birbirine
Kokular vardır çocuk tenlerinden taze;
Obua sesinden tatlı, çayır gibi yeşil;
Kokular da vardır azgın, zengin, gürül gürül.
İnsana sonsuz şeylerin tadını veren
Misk, amber, aselbent, buhur gibi kokular
Duyuları, düşünceyi alıp götüren

14 Kasım 2011 Pazartesi

“…‘national’ identity involves some sort of political community, however
tenuous. A political community in turn implies at least some common
institutions and a single code of rights and duties for all the members of the
community. It also suggests a definite social space, a fairly well demarcated
and bounded territory, with which the members identify and to which they feel
they belong.”
                                                                                                  Smith/1991

10 Kasım 2011 Perşembe

“Sanat yapıtının teknik yoldan yeniden-üretilebildiği çağda gücünü
yitiren, yapıtın özel atmosferi olmaktadır. Bu olgu bir belirti niteliğini
taşımakta ve anlamı salt sanatın alanıyla sinirli kalmamaktadır. Şöyle
denebilir genelleştirilmek istendiği takdirde: yeniden-üretim tekniği,
yeniden-üretilmiş olanı geleneğin alanından koparıp almaktadır. Bu
yeniden-üretilmesi çoğaltarak, onun bir defaya özgü varlığının yerine, yine
onun bu kez kitlesel varlığını geçirmektedir. Ve yeniden-üretilmiş olanın,
alımlayıcıya bulunduğu konumda seslenmesine izin vermekle, üretilmiş
olanı güncelleştirmektedir. Bu iki süreç gelenek yoluyla aktarılmış olanın
dev bir sarsıntı geçirmesine yol açmaktadır, bu gelenek sarsıntısı, su andaki
bunalımın öteki yüzünü ve insanlığın yenilenişini dile getirmektedir”
(Benjamin, 1983, 55).

8 Kasım 2011 Salı

Bir gece, 
Gecede bir uyku.
Uykunun içinde ben.
Uyuyorum, 
Uykudayım, 
Yanımda sen.

Uykunun içinde bir rüya, 
Rüyamda bir gece, 
Gecede ben.
Bir yere gidiyorum, 
Delice.
aklımda sen.
................
Özdemir Asaf