Güneşin doğuşuna olan inancım kadar inanmışım ona da. Sabah birkaç tane idi, akşam üzeri ise tüm ağacı donattı. Biraz pembeye değen beyaz çiçekler. Ya da ne beyaz ne pembe, ben öyle istedim görmeyi. Öyle çok soru var ki aslında ama bir an silinince, unutunca, hafiflemek bu mu ki? Hep bir yakarış seziyorum derinlerde, öyle çok neden sorusu geçiriyor ki aklından, yardım edemiyorum ona, nasıl edeyim ki zaten, bütün mesele o sorularda değil mi ki hem? Ya da neden ayrı tutuyorum ki, aynısı aslında. O kadar aynı ki istese de kurtulamayasıya. Bir sigara dumanı gibi terk etmeli aslında, ciğerinde karanlığı bırakmadan. Işık sönmemeli hiç, o söndüğünde gelir tüm bu karanlık cümleler, hep olmalı ışık, sonsuza dek.. Öyle çok.. Belki de bırakmalı o ipi, elinden kayıp gitmeye öyle istekli ki, zora ki, öyle zoraki ki bugünü kaçıran..
Tabi ki hiç bilemeyeceksin benim şimdimde neler geçiyor aklımdan, yazdıklarım sadece bir karalama, kuralsız, sevimsiz. Öyle örtülü ki üstü.. Belki biraz Agatha karanlığı, ya da fazlası.
Işıkları söndürmemek gerek, hep parıldamalı onlar, ışıklar..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder