25 Nisan 2011 Pazartesi





ÖLÜM KOKAR HAYAT…”
… ve aniden söner ışıklar, bir daha hiç yanmayasıya.




Bazen tuhaf olur hayat, hiçbir şey yolunda gitmiyor sanırsın, sıkılırsın, dağıtırsın, belki biraz ağlarsın… Bazen de saçma bir mutluluk kaplar içini, nedenini bilmezsin, güneşli havadandır der geçersin ama bitsin istemezsin, biteceğini bile bile sarılırsın ona sıkıca, bırakmayasıya.
Bir gün biri çıkar gelir, sarsar hayatını sen farkına varmadan ya da varsan bile ses etmezsin, içten içe sevinirsin; ‘Bak işte değişiyor her şey, tam da istediğim gibi…’ ardından yine yarım kalan cümleler…
Evet o kadar yetenekli değilsin, konuşamazsın çoğu zaman, ara sıra yazarsın ya hani- onu bile beceremezsin belki, zihninin içinde dolanıverir cümleler, evet işte tamam çık hadi, konuş artık der içinden bir ses ancak yine de susarsın. Ağzını kapayan o el öyle şiddetli sarar ki seni bir daha hiç konuşmak istemezsin. İçinden söversin hep, dışarı atamazsın o kelimeleri, bir yer hayal edersin, bir dağın tepesi biraz rüzgârlı, evet ordaymışçasına söversin içinden, rüzgâr sana yardım edebilecekmiş gibi…
Bazen de öyle yalnız kalırsın ki, hiçbir kalabalık çekip çıkaramaz o karanlıktan seni, oysa ufak bir ışık, kim bilir, belki… Başka türlü hayal etmek istersin, bir dünya çizersin kendine derinlerinde kaybolsan da korkmayacağın… Hayır bilirim, korkmazsın öyle her şeyden, cesur bile sayılırsın hatta demem o ki sadece bunca kayıp, bunca… Nasıl dayandın? Nasıl devam edebiliyorsun? Bilirim sen etmesen bile devam ettirir hayat yaşamaya.
Gidersin öylece, yol uzun gelir hep oysa bir göz açıp-kapayasıyadır vakit. Öyle bir aralıkta ki şu ‘zaman’, çözmeye çabalamazsın işte, söyle ve geç, ne çıkar…
Yok, görünmediğin kadar asi değilsin ama bir o kadar asi.
Hücreler neden karanlıktır, neden şarkılar böyle… Böyle işte, kelimesiz, yüklemsiz, cümlesiz, sessiz… Neden susar ki yaşam, herkes bir cümle beklerken.
Öyle güzel anlamıyorum ki seni, karanlığında mutluysan ya da nerde mutluysan belki de mutsuzsan kal bir yerlerde, öyle derindesin ki biliyorum, dönüş yok artık. Üzülmediğini biliyorum, üzülme zaten, ben senin yerine de üzülüyorum. Öyle güzel üzülüyorum ki, hatta bazen ağlıyorum. Böyle yaşlar dökülüyor damla damla tutamıyorum, bazen bir kâğıt parçasını ıslatıyor bazen yastığı. Ama sonra uyanıyorum pencerede güneş… Sen henüz bilemeyeceğim bir yerlerde birkaç sevdiğimle belki de, ben senin yaşında dünya denen bir yerde…

Hiç yorum yok: